Yazar Refik Akten'in insanı şaşırtan, oldukça ilgi çekici bir kurgu ve akıcı dille yazılmış roman olan Ahir, aynı zamanda Türkiye üzerinde oynanan şer oyunlarını, masonik komitelerin hain planlarını, cemaatlerin içerisinde yerleştirilen ajanları ve başta 15 Temmuz hadisesi olmak üzere günümüzdeki din, devlet tartışmalarının arka planını yansıtacak bilgileri de içermektedir. Türkiye'deki küresel güçlerin maşası olan grupların ihanetlerinin nasıl başladığını yüz yıl öncesinden bugüne kadar sistematik olarak s

Bir kadın ki hayatına başkaları yön verdi. Bir kadın ki onun adına karar verildi, kaderi onun adına başkaları çizdi. Ona sorulmadan... Bir kadın ki, kendi hayatını kendi yaşayamadı. Ona sunulanı yaşadı. Acı ördü, çile dokudu. Bir kadın ki, gücünü keşfetti ve kaderini sil baştan yazdı. Sevdiği ve sevdikleriyle yaşamak için dimdik ayakta durdu. Zorluklara siper etti kendini. Sevdiklerini, can bildiklerini kırk yerinden kırılmış kanadı ile korumaya çalıştı. Bir kadın ki; kadın olmanın zorluğunu, ana olmanı

Bu rüya hiç görülmemişti, bu rüya heyecan, bu rüya anlatılamaz bir şeydi. Elbistan bir düşe yatmıştı. Geceleri geceden bilinmez, gündüzleri gündüzden sorulmazdı. Bu yüzden suskundu herkes. Yaşlıların başı önüne düşmüştü.

Destancı der ki: “Han’ım hey!” Yolundan gitmeye çabaladığımız Ulu Destancı Atalar, böyle başlamayı görev bilmişlerse, töredir. Bizim gibi toyların, bu töreyi değiştirmesi düşünülemez. Kutlu bir Kırgız Türk Destan’ını anlatma çabamızda, Ulu Tanrı yardımcımız olsun. Hata varsa bizimdir, bağışlansın. Hak ettiğince anlatamadıysak, toyluğumuza yorulsun. Niyetimiz iyidir. Ereğimiz hoştur. Tek derdimiz, Türklüğü anlatmaktır. Kırgız budun has, övünçlü Türk budunlardandır. Bu kutlu budunun sayısız yiğit kişiler

Gözlerini dünyaya açtığında ömrünün sonuna kadar şefkatine aşık olacağı kadının sesini duyamamıştı Umut. Annesinin Umut’u, herkese göre belki hayata 1 – 0 yenik başlamıştı. Duymuyordu fakat onun umudu, yaşam sevinci herkese örnekti. Tüm uzuvlarını sağlıkla kullanan sözde insanlara göre, o hep iyiydi ve o herkes için bir umuttu; hayatına girecek eşe, ailesine, mesleğine ve tüme… Sonunda duyduğunda eşi olarak hayal ettiği Yasemin'in ona olan kırgınlığı geçecek miydi? Sadece sesini duymak istediği Yasemin'in

12 yaşında normal bir çocuk olan Cem, bir gün kendisinin aslında hiç de normal olmadığını; doğarken kaybettiği annesinin, ona hamileyken katıldığı küresel bir ilaç deneyi sonucunda Cem'i oldukça özel bir çocuk olarak doğurduğunu öğrenir. Deneyden 8 çocuk sağ çıkabilmiştir ve hepsinin kendine has özel yetenekleri vardır. 8 farklı ülkeden bu 8 özel çocuk, bir Görev için uluslararası bir tesiste bir araya getirilir. Görev neredeyse imkânsızdır ama Cem'in liderlik edeceği bu özel ekip, insanlığın tek umududur.

Son Bakışta Aşk bir umutsuzluğun romanıdır, hayal ve gerçeğin aynı potada eridiği iç çekişmelerin somutlaştığı ve bir potada eridiği ender bir roman denemesi de denebilir. Ahmet Hamdi Tanpınar roman yarışması ödüllü yazarın roman kahramanı Zülküf’ün gözünden varoş bir mahallede gözlemleriyle sıkı sıkıya dokunmuş gelgitlerin romanı… Sevinçle hüzün, özlemle iç dünyasında biriktirdiği o kadar şeyi kâğıda dökmek için çırpındığı anlarda kendi gerçekliğiyle hesaplaşmasının yapıtı da denebilir buna. “Sadece bi

Metafizik aleminin kapısını zorlamayın. Zorlarsanız mutlaka açarsanız. Ancak; Çıkmak için bir çıkış kapısı aramayın Zira yoktur!

Şu sıralar düşünmek ve kendimi dinlemek için oldukça fazla vakit buluyorum. Kimi zaman Mevlana’nın yaklaşan ölümünü bir düğün gecesine benzettiği geliyor hatırıma. Dudaklarımda acıyla yoğrulmuş bir tebessüm beliriveriyor. Ölüm ve düğünün bir ahenk içinde yan yana bulunabilmesinin sıradan bir yaşama muvaffak olanlar için ne denli tuhaf olduğunun farkındayım. Ancak ölümü kurtuluş olarak görenlerin benimseyebileceği türden tuhaflıklardan…Öyle ya da böylekendi “Şeb-i Arûs’um” geliyor işte! Mevlâna’nınkinden far

‘Bilimin ulaştığı nokta hayallarin de ötesindeydi. Zamanın bir yerinde, insanlık özünü korumak için mücadele etti. Bilim tek kişinin hizmetinde, insanlık tek kişinin kontrolündeydi. İktidara sahip olmak ona yetmedi. Tanrıyı oynamak istedi. Sonsuz iktidarı için insanın değişmesi gerekiyordu. İnsanlık değişmeye zorlanıp, bilimin tekelleştiği bir evrende yaşamak zorunda bırakıldı. Ölümsüzlük vaadedilmiş insanlık kaderi, kök zihnin elindeydi.’ ‘Bu roman, Orphion evreninde verilmiş büyük bir mücadelenin romanıdı